Ülkemizde mevduat vadelerinin oldukça kısa olduğu gözlemlenirken, tarihsel olarak kısa vadeli piyasa faizleri üzerinde TCMB’nin belirleyici olduğu, kısa vadeli faizleri ile Türk lirası (TL) mevduat faizleri arasında ise yakın bir ilişki olduğu gözlenmekte.
Yatırımların finansmanı açısından emeklilik fonlarının uzun vadeli olması, risk primlerinin ve dolayısıyla borçlanma maliyetlerinin de aşağıya çekilmesine katkı vermekte.
Ülkemiz verileriyle yapılan incelemede arz (yani banka) tarafı eğilimlerinin talep (yani firma) tarafı yönelimlerine göre kredi dolarizasyonunu daha güçlü beslediği sonucuna varılmakta.
Türev ürünler firmalarımız için yeni bir kavram değil. Mevcut durumda firmalar, başta takas, vadeli işlem ve opsiyonlar olmak üzere türev işlemleri aktif bir şekilde kullanıyor. Ayrıca reel sektör firmalarının kur riskinin yönetiminde kullandığı vadeli işlemlerin maliyetinin, bankaların maliyetleri ile yakın bir yapıya sahip olduğu görülüyor.
Ülkemizdeki ekonomik koşulların KOBİ’lerin banka kredileri üzerindeki asimetrik olumsuz etkisine ilişkin bulgular, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi, girişim ve risk sermayesi gibi alternatif fonlama olanaklarının artırılmasına yönelik politikaların önemini ortaya koyuyor.
2017 yılı, bankaların bir yandan mevduat tabanını genişletirken diğer yandan alternatif fonlama kaynaklarını yoğun olarak kullandıkları bir yıl oldu. Önümüzdeki dönemde, fonlama kaynak çeşitliliğinin artmaya devam etmesi hem finansal derinleşme hem de fonlama maliyetlerindeki düşüşe katkı açısından önem taşımakta.
Türkiye genelinde konut yatırımlarının geri dönüş sürelerinin 2016 yılı ortasına kadar artış eğiliminde olduğu ancak bu noktadan itibaren konut değerlerindeki artış hızının yavaşlamasıyla beraber azalmaya başladığı görülmekte.
İlk başlarda can simidi olarak görülen negatif faiz oranları ile ilgili tereddütler arttı: Bazı merkez bankalarının, bu sıra dışı durumdan ilk fırsatta çıkmaya çalıştıkları görülüyor.
Farklı finansal stres dönemlerinin kendine özgü dinamikleri bulunmakla birlikte, dış borç yenileme oranının tarihsel seyrinin mevcut durumun değerlendirilmesinde bir referans olabileceği düşünülüyor.
Türkiye’de son yıllarda kredi raporlaması alanında büyük bir ilerleme kaydedildi. Ancak bu durum, finansal tabana yayılmaya aynı ölçekte katkı sağlamıyor.
2016 yılı Eylül ayında BDDK tarafından çeşitli makro ihtiyati politika düzenlemeleri gerçekleştirildi. Söz konusu düzenlemelerin konut ve ihtiyaç kredileri büyüme oranları üzerinde olumlu bir etki göstermesiyle toplam bireysel kredilerin yıllık büyüme oranı 2016 yılı son çeyreğinde toparlandı.
Türkiye’de son dönemde politika yapıcıların uygulamış olduğu makro ihtiyati politikaların yanı sıra bankacılık sektörünün borç temin ettiği ülke/banka sayısının da istikrarlı bir şekilde arttığı ve geleneksel finans merkezlerinin dışındaki bölgelerin de birer fon kaynağı haline geldiği gözleniyor.
Alınan tedbirler sonucu, bankaların uzun vadeli borçlanma eğilimi güçlendi. Yurt dışı borçların vade kompozisyonunun uzun vade lehine değişmesi ise sektörün likidite şoklarına karşı direncini artırıyor ve finansal istikrarı destekliyor.
Borsa İstanbul’da işlem gören reel sektör firmalarının bilanço verilerini kullanarak firma finansal sağlamlığını yüksek bir tahmin gücüyle ölçen MFA-skor ile yapılan analiz sonucunda, hassas firmaların aktif olarak toplamda az bir paya sahip olduğu, bunun yanı sıra firma borçlarının ve döviz açık pozisyonunun finansal açıdan sağlam firmalarda yoğunlaştığı gözlendi.
Türkiye 43. sıradan 33. sıraya geldiği Dünya Bankasının 2020 yılı İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde 10 basamak birden sıçrayarak önemli bir ilerleme sağladı.
Reel sektörün borçlanma tercihi finansal istikrar açısından önem taşıyor. Yabancı para (YP) cinsinden gelire sahip olmayan firmaların YP kredi kullanmasının, oldukça riskli olduğu açıkça görülüyor. Düşük maliyete sahip olduğu ifade edilen YP kredi maliyetleri, kur gelişmelerine bağlı olarak Türk lirası cinsinden kredi maliyetini önemli ölçüde aşabiliyor.
2018 yılı sonrası azalan yabancı para krediler son dönemde artış eğilimine girmiştir. Bu artış sonrasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, sıkı para politikası duruşunu destekleyici ilave sıkılaşma adımları atmıştır. Bu yazıda yabancı para kredilerde son dönemdeki artışın dinamikleri incelenmekte, kredi vadelerindeki gelişmeler arz/talep yönlü faktörlerle analiz edilmektedir.
Türkiye’de yerleşik sektörlerin toplam borcunun büyük oranda iç borç kaynaklı olduğu, GSYH’ye oran olarak bakıldığında 2015 yılı üçüncü çeyreğinden itibaren gerilediği ve ülkelerle karşılaştırmalı incelendiğinde ise düşük seviyelerde seyrettiği görülüyor.
2018 yılında uygulanmaya başlanacak olan NİFO, banka bilançolarının varlık ve yükümlülükleri arasındaki vade uyumunu dikkate alarak likidite riskinin kapsamlı ölçümüne imkân sağlayacak.
Son dönemde hem banka kredilerinin ılımlı büyüme kaydetmesi hem de yeni finansman şirketlerinin faaliyetine başlaması sonucu finansman şirketlerinin hanehalkı yükümlülükleri içindeki önemi giderek artmakta.
3 Ocak 2018 tarihinde uygulamaya konulan Finansal Ürün Piyasaları Direktifi II (MiFID II), AB finansal piyasalarının daha fazla entegre olmasını, bireysel yatırımcıların korunmasını ve şeffaflığın bütün piyasa katılımcıları için artırılmasını hedefliyor.
Türkiye'de artan işlem talebi, yıllar içinde gerçekleştirilen yeni ihraçlar ve daha önce ihraç edilmiş kıymetlerin kayan vadeleri ile dolan vade ekseni ile sağlıklı bir getiri eğrisi oluşturulması için yeterli koşulların sağlandığı gözleniyor.
Kur riskinin yükseldiği dönemlerde artan döviz talebi nedeniyle ortaya çıkan korunma ihtiyacı, kur takası piyasası ile spot piyasada seviye ve oynaklıkları da artırıyor.
Gelişmekte olan ülkelere yönelen küresel yatırımcı davranışındaki değişimleri izlemek ve anlamak, portföy akımlarında son zamanlarda gözlenen dalgalanmalar da dikkate alındığında kritik öneme sahip.
Kur gelişmeleriyle kısa vadede aşağı yönlü hareket eden sermaye yeterlilik rasyosunun, daha uzun vadede kârlılıkta oluşacak artışla birlikte yükselebileceğini hesaba katmak gerekiyor.
Altın tasarruflarının sisteme kazandırılması amacıyla başta ticari bankalar olmak üzere tüm aktörlerin altına yönelik finansal ürün geliştirme ve çeşitlendirmeye katkıda bulunması sürecin başarılı bir şekilde devam etmesi açısından önem taşıyor.
Suistimaller finansal kurumlar için çok ciddi kırılganlık unsuru olabiliyor. Özellikle finansal yeniliklerin hızlandığı dönemlerde bulaşıcılık etkisiyle tüm sisteme yayılabilecek güven bunalımı meydana getirerek sistemik riske neden olabiliyor.
Eylül ayından itibaren TL mevduatta kayda değer bir vade uzaması gözleniyor. Azalan belirsizlikler ve makroekonomik dengelenmenin de olumlu katkısının bulunduğu mevcut finansal ortamda, yapılan stopaj oranları düzenlemesinin mevduatın vadesinin uzatılması ve dolarizasyonun azaltılmasına destek verdiği görülüyor.
Bulgular, enflasyon beklentilerinin çıpalanmasına yönelik geliştirilecek konjonktürel ve yapısal politika çerçevesinin, gelişmekte olan ülkeler için borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi ve para politikasının etkinliğinin artırılması adına önemli olduğunu vurguluyor.
Ülkemiz finansal piyasalarında nispeten düşük bir paya sahip olan “gölge bankacılık” faaliyetleri, küresel ölçekte kırılganlık unsuru olmasından dolayı yakından takip ediliyor.
Opsiyon fiyatlama modeli ile hesaplanan firma temerrüt olasılıklarındaki gelişmeler ile tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranları arasında bir ilişki olduğu görülüyor. Bu nedenle, reel kesim temerrüt olasılıklarının kredi riski analizlerinde ve bankacılık sektörü aktif kalitesinin izlenmesi amacıyla yapılacak çalışmalarda kullanılmasının faydalı olabileceği düşünülüyor.
2016 yılının ikinci çeyreğinden itibaren tasarrufların artırılmasına yönelik politikaların katkısıyla otomatik katılımlı BES ile 4,6 milyar TL, altına dayalı menkul kıymet yatırımları ile 1,3 milyar TL, çeyiz ve konut hesapları ile 175 milyon TL olmak üzere yaklaşık 6,1 milyar TL tutarında tasarruf ekonomiye kazandırıldı.
KGF kefalet imkânının artırılmasıyla önemli ölçüde firma finansmana erişim sağlarken kefaletli kredi tutarının büyük çoğunluğunun bankacılık sisteminde kredisi olan firmalarca kullanıldığı görülüyor. Ayrıca bulgular, KGF kefaletinin vade uzatımı ve kredi maliyeti açısından önemli yansımaları olduğuna işaret ediyor.
Türkiye’de hanehalkı borçluluğunun akran ülkelere kıyasla daha düşük olduğu gözlenmekte. Bununla birlikte, söz konusu süreci yönetirken tasarruf eğilimi, finansal istikrar, cari denge ve genel fiyat düzeyindeki gelişim gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması dengeli büyüme açısından kritik önem taşıyor.
Makroihtiyati bir araç olarak kullanılabilen Döngüsel Sermaye Tamponu oranı belirlenirken kullanılacak göstergenin sektördeki stresi doğru ölçebilen, uluslararası ölçekte uygulanabilir, basit, açık ve kural temelli olması uygulamanın etkinliği ve kredibilitesi açısından önemli.
Bu yazıda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından 2020 yılı Eylül-Ekim döneminde, ülkemizdeki nakit kullanım alışkanlıklarını anlamaya ve nakdin ödeme yöntemleri içindeki önemini incelemeye yönelik yapılan Nakit Kullanım Alışkanlıkları Anketinin sonuçları değerlendiriliyor.
Küresel likiditenin faiz aktarımının gücü üzerinde etkisi olduğu görülmekte. Bununla birlikte, gerek küresel ölçekte finansal regülasyonun güçlendirilmesinin gerekse makro ihtiyati politikaların daha geniş bir spektrumda uygulanıyor olmasının küresel likiditenin faiz aktarımının gücü üzerindeki etkisini zayıflattığı değerlendirilmekte.
Bu yazıda, akademik yazın bulguları ışığında, para politikası çerçevesinin fiyat istikrarı ve finansal istikrar amaçları doğrultusunda nasıl şekillenebileceğine ilişkin değerlendirmeler sunuyoruz ve gelişmekte olan ülkelerin hangi açılardan gelişmiş ülkelerden farklılaşabileceğini tartışıyoruz.
Liralaşma Stratejisi; Türkiye ekonomisinin kalıcı fiyat istikrarını ve finansal istikrarı yakalayabilmesi için sürekli geliştirilen kapsamlı bir politika çerçevesi sunmaktadır.
Son dönemde gelişmekte olan ülkelerde şirketler kesiminin döviz kuru riskine dair alınan önlemler kapsamında, Hindistan ve Endonezya Merkez Bankalarının kararlarının ön plana çıktığı söylenebilir.
Türkiye İstatistik Kurumu yakın zamanda ulusal hesap sisteminde güncellemeye gitti. Revizyonla beraber seriler arasında gözlenen en önemli farklardan biri tasarruf oranlarında gerçekleşti. Ancak, milli gelir revizyonu sonrası tasarruf oranında gözlenen iyileşme, bu alandaki yapısal reform ihtiyacını ortadan kaldırmıyor.
Oğuzhan Çepni,Doruk Küçüksaraç,Muhammed Hasan Yılmaz
Analiz sonuçları, düşük kamu borcu ve güçlü döviz rezervlerinin finansal piyasalardaki ülke kredi riski algılamasına olumlu etki yaptığını gösteriyor. Bu bakımdan son dönemde rezervlerin etkin kullanımı çerçevesinde atılan politika adımlarının faydalı olacağı değerlendiriliyor.
Samet Kütük,Yavuz Selim Hacıhasanoğlu,Mahir Binici
Ülkemizde kredi piyasası gelişmelerinin iktisadi faaliyet ile önemli ölçüde eş zamanlı hareket ettiği ve iş çevrimleri ile kredi çevrimleri uzunluklarının birbirlerinden diğer ülke örnekleri kadar farklılaşmadığı görülüyor.
Yerel paralar cinsinden ticaretin önemli bir potansiyeli olduğu öngörülmekte ve önümüzdeki yıllarda toplam ticaretteki payının daha hızlı artması beklenmekte.
Fed, 2017 yılı son çeyreğinde, bilançosunu küçültme programını başlatarak, hızını ve yöntemin ne olacağını kamuoyu ile paylaşmıştı. Küresel likidite koşullarını ve dolayısıyla gelişmekte olan ülkeleri de etkileyecek bu karar, Fed’in orta vadede benimseyeceği para politikası operasyonel çerçevesi ile de yakından ilgilidir. Bu yazıda söz konusu çerçeveyi özetleyerek bilanço normalleşmesi açısından yansımalarını değerlendiriyoruz.
Mustafa Akay,Doruk Küçüksaraç,Muhammed Hasan Yılmaz
Gelişmekte olan ülkelerde firmaların döviz kuru riskini azaltmak için döviz türev ürünleri yaygın olarak kullanılıyor. Bununla birlikte, türev araç kullanımı açısından firmalar arasında heterojenlik gözlenmekte. Firmaları riskten korunmaya teşvik edecek düzenlemeler tasarlanırken bu durumun dikkate alınması faydalı olacaktır.
Girişim sermayesi ve melek yatırımcılık kanalları uluslararası ağlar aracılığıyla yabancı yatırımcıların Türkiye’deki doğrudan yatırımlarını artırabilmeleri açısından önemli araçlar. Bu yöntemlerin yaygınlaşması finansal aracılığa katkılarının yanı sıra yüksek kaliteli dış finansman potansiyeli açısından da önem taşımakta.
Muhammed İslami Önal,Mehmet Büyükkara,Zeynep Özge Yetkin
Yüksek sermaye yeterliliği, güçlü risk yönetimi, etkin denetim ve iç kontrol sistemi, sağlam özkaynak yapısı, yüksek likidite düzeyi, düşük kaldıraç ve mevduat kaynaklı fonlama yapısı sebebiyle, Türk bankacılık sisteminde, Basel III düzenlemelerinin uygulanması sürecinde bir sorun yaşanmıyor.
Halil İbrahim Aydın,Mehmet Selman Çolak,Yavuz Kılıç
Bu yazıda, kartlı harcama bakiyesinde gözlenen reel artışı inceliyoruz ve ödeme aracı tercihlerinde bireylerin nakit yerine kart kullanımına yönelmesinin bu artışta önemli bir belirleyici olduğunu gösteriyoruz.
Bu blog yazısında, bireysel kredi kartları bakiyelerine ilişkin çeşitli dağılımlar inceleniyor. Kart kullanıcılarının büyük çoğunluğunun düşük borç bakiyesine sahip olduğu; toplam bakiyenin az sayıda ve yüksek tutarlarda borç bakiyesine sahip kullanıcılarda yoğunlaştığı görülüyor.
Finansal koşullar, bir ekonomide faiz, kur, varlık fiyatları ve kredi koşulları gibi finansal değişkenlerin iktisadi faaliyet üzerinde ne ölçüde kısıtlayıcı veya destekleyici olduğunu özetleyen bir kavram.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ticari Gayrimenkul Fiyat Endeksi (TGFE)’ni 26 Şubat 2024 tarihinde yayımlamaya başladı. Bu yazıda, Türkiye ile İstanbul, Ankara ve İzmir için hesaplanan TGFE’nin hesaplanma yöntemi ve sonuçları hakkında bilgi veriyoruz.
Bu çalışmada özet bulgularına yer verilen etki analizlerine göre, DDM ile ilgili başlatılan TL’ye geçiş süreci ek bir döviz talebi yaratmadığı gibi, vadesi dolan firmaların nette döviz alıcısı olma ihtimali yapılan düzenlemeler sonrasında belirgin oranda düşüyor.
Önümüzdeki dönemde, Fed para politikasını sıkılaştırırken gelişmekte olan ülkelere yönelen toplam portföy akımlarının azalması olasıyken, pastadan kimin daha fazla pay alacağını ülkeye özgü dinamikler belirleyecek gibi görünüyor.
Veri Açıkları Girişimi, ülkelerin karşılaştırılabilir, tutarlı ve zamanlı istatistikler elde etmesi ve yayınlaması kapsamında önemli katkılar sağladı. Ülkemiz açısından bakıldığında Girişim konuları kapsamında üretilen birçok istatistikte içerik ve zamanlama olarak önemli iyileştirmeler gerçekleştirildi ve başta sektörel hesaplar ve gayrimenkul fiyat endeksleri olmak üzere ekonomimizin takibinde öneme sahip yeni istatistikler derlenip yayımlanmaya başlandı.
Ahmet Adnan Eken,Mehmet Kasım Tırpan,Neslihan Tuba Kavruk,Başak Erdoğan
Türkiye’de devlet iç borçlanma senetlerine (DİBS) yönelik derin ve gelişmiş bir piyasanın varlığı, yabancı katılımını da olumlu yönde etkiledi. Nitekim, yurt dışı yerleşiklerin DİBS sahipliği zaman içinde artarken, yabancıların DİBS portföyü, ödemeler dengesi finans hesabının da önemli bir kalemi haline geldi.
Bu yazıda KKM’nin içerdiği opsiyonun değeri ve tasarruf sahiplerinin KKM ile TL mevduat arasındaki tercihlerini belirleyen faktörler tartışılıyor. Ardından TCMB tarafından atılan TL mevduatı güçlendirici adımların etkisi yatırımcı perspektifinden değerlendiriliyor. TL mevduatın göreli cazibesinin artırılmasıyla KKM bakiyelerinin azalmaya başladığı ortaya konuyor.